Gelincik
Küçükken dedemlerin köyünde gelincikler olurdu. Kıpkırmızıydılar çayırlarda... Ama ne zaman elime alsam yaprakları kendiliğinden dağılırdı. Zaten toplasan 2-3 yaprağı olan güzelim çiçekten geriye kalan elimdeki ince sapı olurdu.
Bazı insanlar da aynı gelincikler gibi... Dokunmazsan, uzaktan seversen dünyanın en güzel varlıkları belki de onlar... Ama yanlarına gidip hoşlarına gitmeyen birşey yapıldığında incinirler ve bir sızı bırakırlar içinizde tıpkı gelinciğin elinizde kaan ince dalı gibi... "Çiçek dalında güzel" diye bir söz var, gerçek hayatta da bazen öyle... Doya doya bakmalı, için için sevmeli ama sevdiğimizi belli etmemeli gerektiğinde...
26.12.2005
Yağmurdan mı, yalnızlıktan mı ben de bilmiyorum...
Ama üzgünüm işte...
Blog açmaya karar verdim, çünkü bugünleri unutmak istemiyorum. Unutmayayım ki kılavuz olsunlar ileride bana. Hayatında böyle zor dönemler geçirdiğimi bileyim ki ileride yaşayacağım "muhtemel" güzel günlerin değerini daha iyi anlayabileyim...
Yanlış mı düşünüyorum yoksa? Bugünler silinip gitmeli midir hafızamdan? Bunu kavrayabilecek kapasitede değilim şu anda...
Hayatım büyük bir değişimin eşiğinde bunu hissediyorum... Bir yol seçmem gerektiğinin de farkındayım.
Bazen her istediği olmuyor insanın. Acaba her istediğimiz olsa daha mı güzel olurdu bizim için hayat? Yoksa değersiz mi yapardı küçük sevinçleri? Galiba ikincisi doğru...
Merhaba yeni günlüğüm...
17.12.2005