Korku

  

Martıların feryada benzer sesleriyle uyandı uykusundan. Ter içindeydi ve ağlıyordu. Yanağından süzülen yaşlar yastığını da ıslatmıştı. Odasının ışığı ise hala yanıyordu. Saate baktı, sabah olmuştu ve dün akşam işten geldiğinden beri uyuduğunu o zaman anladı. Günün yorgunluğu ve bitkinlik hissi onu bu derin uykuya sürüklemişti. Bir ara kanepeden yatağa geçmek için uyandığında telefonundaki mesajları görmüştü. Yarı uyur halde yazdığı mesajları hatırlamıyordu, ama rüyasında gördüklerinin her harfini hatırlıyordu. Hala neyin gerçek neyin rüya olduğunu anlayabilmiş değildi. Mutlaka onunla konuşmalıydı. Ama vücudu onu yataktan kaldıracak kadar güçlü değildi henüz. Sol yanında yerde duran telefonu aldı ve ona rüyasını anlattı. "Hep yanındayım korkma" diyordu karşıdan gelen cevap... Ama o hala korku içindeydi, titreyen elleri bunun apaçık kanıtıydı. Acaba gerçekten yanında olsaydı, teni tenine değdiğinde diner miydi korkuları? Tek bildiği vardı, o da onsuz yapamadığıydı... O yoksa anlamı yoktu sevinçlerin, üzüntülerin... Korkuyordu, tıpkı annesinin elini kalabalıkta bırakıp kaybolan bir çocuk gibi... 

17.08.2007

About this entry