Eylül

 
"Eylül! öyle bir ay ki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekir.eylül, esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp üzülür, özlem çeker..." 
Mehmet Rauf- Eylül
Eylül, Eylül gibi değildi sanki bu kez... Anlayamıyordum, "Garip!" diyebiliyordum sadece. Dünya sanki bana cephe almış, sevdiklerim tek tek uzaklaşmakta, umutlar birer birer solmaktaydı. Sonbaharın sararan yaprakları gibi hayatımda güzel olan her şey teker teker kopmaktaydı dalından... Bazı tesadüfler vardır ki "yaşanmak zorunda oldukları için" yaşanmaktadırlar ve herhangi bir "söz", "davranış" değiştiremez olacak şeyleri. O gün de öyle oldu. 21 Eylül sabahı farklı bir sabahtı Eylül'ün diğer sabahlarından... Bir şeylerin olacağı hissi henüz uykudayken sarmıştı ruhumu. Erken sayılacak bir saatte uyanmıştım ve anlamsız bir şekilde "hazırlanma" ihtiyacı duymaktaydı bedenim... Nasıl olduysa -tesadüf ya da kader- "o" karşımdaydı birkaç saat içinde. İstanbul'u gri yağmur bulutları sarmış ama yağmak için "bir şeyi" beklemekteydi sanki. Neredeyse hiç konuşmadık... Sadece yürüdük. Nedendir bilmem, yüzüne bakamıyordum. Birkaç şey atıştırdıktan sonra vapura bindik. Biliyorduk, yağmur yağacaktı. Ona rağmen yan taraftaki açık yere oturduk. Hala konuşmuyorduk, denize ve martılara bakıyorduk ve gülümsüyorduk arada sırada da. Omzum onunkine dokunuyordu. Haydarpaşa'yı geçtik ve gelmemize birkaç dakika kala gözyaşlarını bu zamana kadar tutan İstanbul bir anda bırakıverdi kendini. İnsanlar içeri kaçışıyordu... Yanımdaki şemsiyeyi açtım, "o"nun ıslanmamasıydı tek düşüncem. Tam bu sırada tuhaf bir şey oldu. Usulca koluma girdi. Tarifi imkansız bir duyguydu bu. Şemsiyenin ucu demir parmaklıklara değiyor ve adeta bir çadır gibi çevreliyordu ikimizi... Göz açıp kapayıncaya kadar geçti o birkaç saat... Ayrılma vakti gelmişti ne yazık ki. Öyle güzeldi ki yaşanan her dakika... Bir film sahnesi gibi geçerken gözlerimin önünden olanlar, el salladım ona gülümseyerek... "kitaplar, şarkılar, yunuslar, yazılar, yağmur, kız kulesi, galata kulesi, günebakan, sonbahar, istanbul..." 
Hepinize teşekkürler...

22.09.2006

About this entry